16 Aralık 2010 Perşembe

keskin ve derinden

yaprağın gölgesinde
saf ve pürüzsüz karanlık
düşen yaprağın gölesinde
kanla yıkanıyor laflar
kanla vaftiz edilmek ölüm
kendisini geri getirebilenler
yerden yükselenler yavaşça
sessiz
sessizlik karmakarışık
dokun !
korkusuz , kokusuz , donuk
kölemen bilekler
çaresiz kelebekler mevsimden
sanal hıyarlaşmak
ve duygusuz kaltak
göz alıyor kucaklaşmalar
kar altında bekleyen
bir cücenin hikayesi
unutuldu , dikkat !
burnu büyük adamlar
burnu kumdan , burnu kireçten adamlar
kesif işemekteler
bütün bir şehirde sidik kokusu
kucağında olmak isterdim
şahmeranın, şamanın ,
yanlış dudaklının
ağzı yamuk konuşmak
sıkılmak sonsuz olmaktan
daktilolara sakso çekmekten yorulmak
bok var yeme şu elmayı pamuk prenses !
yaprak düşüyor
yaprak düşüyor
fikrim inceleniyor
kusmalardan sokak aralarında gizlenebilirsin ancak
sokak aralarında , iki taşın kalbinde
kirpiklerin uzaya gidişleriyle
kamanın keskin yüzüyle
el sallıyorum sizlere
sabbah özgüriyeti kışkırtmada
şaraplar alacakaranlıkta
yudumlar boğazıma takıldı ilk defa

ilk defa bir orman görüntüsü

Hiç yorum yok: